M. ALİ KAYA
1946 yılında "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" ile Demokratik haklar öne çıktığı ve Dünya Devletleri DEMOKRASİ'ye geçtiği için DÜNYA SAVAŞLARI olmayacaktır. Zira DEMOKRASİ savaşa müsaade etmez.
Dünya Savaşı demek dünya devletlerinin birbirleri ile savaşı demektir. Günümüzde Dünya devletleri birbirleri ile savaşmıyorlar. Rusya ve ABD yanlısı devletlerin rekabeti ve cepheleşmesi de 1990'lı yıllardan sonra ortadan kalktı. Zira Rusya'nın fikri temeli olan Komünizm iflas etti. Rusya'da DEMOKRASİ ve HÜRRİYET dedi. Dünya tek bir cephe oldu. DEMOKRASİ, DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ'nin dünya devletleri tarafından kabul edilmesi ile artık DİN SAVAŞI da ortadan kalktı. Hiçbir devlet DİN ile savaşmıyor. Ülkelerinde asayişi muhafaza etmek şartı ile tüm dinleri, inançları ve fikirleri güvence altına alıyor.
Bu gün dünyada insanlığı tehdit eden "TERÖR, UYUŞTURUCU TİCARETİ, SİLAH KAÇAKÇILIĞI, ANARŞİ ve DİKTATÖRLERİN kendilerini korumak adına yaptıkları ZULÜMLER var.
Terör, anarşi, diktatör zulmü, adaletsizlik ve insan hakları ihlali maalesef Müsüman ülkelerde var. Cehalet, Fakirlilk ve İhtilaf-ı efkardan istifade eden Uluslararası Silah kaçakçıları bundan istifade ederek silah satıyorlar. Bu cahil terör örgütleri de silah almak için UYUŞTURUCU ticareti yapıyorlar. Afganistanda ortaya çıkan TALİBAN, EL-KAİDE gibi güya dini kullanan (Dinle alakası yok. Din anarşi ve terörü önlemek için nazil olmuştur.) örgütler nihayet ABD düşmanlığı adı altında müslümanlarla savaşıyorlar. Keza Türkiye'deki PKK vb. Örgütler de böyle..
Ortadoğudaki TERÖR'ü ve SADDAM ve ESED gibi diktatörleri bahane eden ABD ve BATI Devletleri de "TERÖRÜ" önleyeceğiz ve DEMOKRASİ ile HÜRRİYETİ getireceğiz bahanesi ile ORTADOĞU'yu yeninden şekilendirme ve Yeraltı kaynaklarını ele geçirme için bahane bularak geliyorlar.
TERÖR'ün de ANARŞİ'nin de FAKİRLİĞİN de tek sebebi DİKTATÖRLERİN kin, garaz ve hırslarıdır.
Terör, anarşi, zulüm ve diktatörlük dinsizlikten kaynaklanır. Terörü ve zulmü önlemenin tek yolu dindir, imandır. Bu sebeple dini istibdada ve zulme alet edenler kesinlikle dindar olamaz; ancak dini kullanan Allah'tan korkmayan münafıklar olabilir. Zaten ahir zamanda gelecek olan Süfyani Deccal da "Münafıkana hareket edecek" yani dini kendi siyasetine alet edecektir. Bediüzzaman böyle söylüyor.
Bediüzzaman Risale-i Nurlar ile siyasi hayata girmeden "İslam siyasetine" hizmet etmek için "İman Davası"na hizmet ediyor. Zira küfr-ü mutlakın altı anarşi, üstü de istibdaddır. Risale-i Nur iman hakikatlerini neşrederek hem cehalete karşı mücadele ederken "Küfr-ü Mutlakın altı olan anarşiliği ve üstü olan istibdad-ı mutlakı esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti, âsâyişi, hürriyeti, adaleti temin eder." (Şualar, 252.)
İslam dünyası ve Ortadoğu'nun Anarşi, Terör ve Dikt'dan kurtulmasının, Cehalet, Fakirlik ve Bölünmüşlüğü önlemenin tek yolu Risale-i Nurların ders verdiği KUR'ÂN-I KERİM'in İMAN HAKİKATLERİ'ni okumak ve hayatına tatbik etmektir. Yani İHLAS'la İMANA hizmet etmektir.
Başka çaresi yoktur.
Çünkü: "Bu millet ve vatan, hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halâs olmak için, beş esas lazım ve zarurîdir.
Birincisi: Merhamet.
İkincisi: Hürmet.
Üçüncüsü: Emniyet.
Dördüncüsü: Haram ve helâlı bilip haramdan çekilmek.
Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmelidir.
İşte Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit bu beş esası temin edip, hem âsâyişin temel taşını tesbit ve temin eder. Risale-i Nur'a ilişenler kat'iyen bilsinler ki, onların ilişmesi, anarşilik hesabına, vatan ve millete ve asâyişe düşmanlıktır." (Kastamonu Lahikası, 187, 206, 346.)
Risale-i Nur anarşiyi, diktayı ve savaşları ortadan kaldırır ve kaldıracaktır. Bu Allah'ın vaadidir ve bu vaad gerçekleşmiştir. Zira Risale-i Nurlar artık telif edilmiş ve dünyaya yayılmıştır. Müslümanların nerede oldukları ve hangi tarafta yer alacakları önemlidir. O kadar. Günümüzün imtihanı budur.